KOŞMA, DÜŞERSİN!
Herkese keyifli haftalar diliyorum. Bu hafta biraz özsaygı ve şefkatten bahsetmek istiyorum. Doğduğumuz andan itibaren hayatımızı şekillenmek üzerine küçük, büyük adımlar atıyoruz. Bu adımlar bazen bacak boyumuzu o kadar aşıyor ki birden sendeliyoruz. Peki bu durumda kaçımız kendini suçluyor kaçımız “bir dahaki sefere yapacağım” diyerek şefkatle yaklaşıyor kendine. Veya siz hangi taraftasınız? Dilerim ki kendini pozitif yönde geliştiren ve kendine şefkatli yaklaşan bireylersinizdir veya ilerde böyle olursunuz. Çünkü sayılı zamanımızın olduğu bu hayat döngüsünde etrafımız her ne kadar kalabalıklarla dolu olsa da varlığımızla aslında tekiz. Yani kendimizin en yakın dostuyuz. O halde dostunuz düştüğünde “yine yapamadın, aptalsın” gibi nidalarla mı bulunursunuz? Yoksa “bu defa olmamış olabilir ama ben sana inanıyorum başka bir zamanda daha güzelini yapacaksın” diyerek ona destek mi olursunuz? Umarım ikinci seçeneği seçiyorsunuzdur. Zira ben öyle yapıyorum. Çünkü düşmek de kalkmak da kullara has. Önemli olan daha az kırılmak ve yorulmak için düşmenin hızını ayarlamak. Hani küçükken annelerimiz derdi ya “koşma, düşersin” diye. Hah tam da öyle. Beklentileri makul noktaya koyup adımları da makul hızda atsak nasıl olur? Hırslarımıza, başarılarımıza, maceralarımıza koşmak yerine emin adımlarla ilerlesek nasıl olur? Yani ruhumuza bir anne şefkatiyle yaklaşırsak ne olur? Eminim daha az yara alır kabuklarımız da daha hızlı iyileşir. O zaman tam da bugün yüksek sesle hep birlikte söyleyelim ruhumuza: koşma düşersin!
Kendinize iyi davranın.
Haftaya görüşmek üzere :)